“Siyasal Alevicilik” Fitnesi

Alevileri düşmanlaştırmak isteyen bir grup trol “Siyasal Alevicilik” diye bir şey uydurarak, kanunun arkasından dolaşmak, böylelikle “Nefret suçu” (TCK, m. 122) ve “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” (TCK m. 216) suçlarıyla yargılanmaktan paçayı sıyırmak istiyor.
Bununla birlikte, söyleyeceklerini söylemiş, nefretlerini kusmuş, bu işlere çoktan teşne olan hükümetin bu yönde bir adım atmasını sağlamak istiyorlar.
Hiçbirimiz unutmadık Abdurrahman Uzun adlı trolbaşının “biz Twitterdan bazı hakim ve savcıların tutuklanması için Hükümete pas veriyorduk, yargı da gereğini yapıyordu” dediğini. Kısacası, düşmanlık ve hukuksuzluk önce X (eski Twitter) lağım çukurunda bu trollerce pişiriliyor, sonra “kamuoyu tepkisi” kılıfıyla Hükümetin talimatıyla yargı tarafından uygulanıyor. Maalesef bunun onlarca örneği var.
Şimdi hedef, “Suriye zaferi” gazıyla Esad Baas rejimi ile Alevileri özdeşleştirmek ve böylelikle şeriat hedeflerinde en büyük engel olarak gördükleri Alevilere karşı bir mevzi daha kazanmak.

Bakalım iddia ettikleri şekilde bir siyasal Alevilik/Alevicilik olması mümkün mü?

1- SİYASAL ALEVİLİK OLAMAZ
Siyasal Alevilik/Alevicilik mümkünatı olmayan bir şey. Bu sadece Alevi nüfusun az olması, topluca belli bir bölgede yaşamamaları ile ilgili bir mesele değil. Alevilik şeriatı olan ve bu şeriatı bir devlet/hukuk düzeni olarak egemenliğindeki tüm insanlara uygulatabilecek bir inanç değil.
Aleviliğin bir kutsal kitabı yok (Kuran Alevilerin de kitabıdır diyorsanız, bu sefer ayrı bir kutsal kitabı yok derim). Aleviler dünyayı doğuştan ölene, sabahtan yatsıya sayısız kurallarla yaşayan insanlar değiller.
Yemeği şöyle yersin diye bir kuralları yok, adabı muaşeret neyse o.
Hayvanların kesimi ile ilgili kurallar var elbette ama öncelikli olan şey hijyen ve sağlık.
Günlük bir ibadet dizgesi yok. Kişi ne zaman isterse o zaman niyaz eder.
Üç ceme katılmayan Alevilikten aforoz olmaz mesela.
Boşanmak yasaktır. Ancak günümüz dünyasında bunun uygulanması mümkün değil.
Şimdi, bir Alevi şeriatı bulamadığım için saçmaladığımın farkındayım.
Demek istiyorum ki, Alevilik ona inanan/inanmayan tüm insanları bir davranış kalıbına sokacak kurallar zincirine sahip değil. Sadece bazı ahlaki düsturlar ve ilkeler var ve bunlara uydukça sorun yok.
Bu ilkeler zaten bugünkü beşerî kanunlarda yazan şeyler. “Cana kıyma, hırsızlık yapma, yalan söyleme vs.”
– Kim devlet başkanı olsun?
+ Halk kimi isterse o.
– Devlet hangi kanunlara göre yönetsin?
+ Elbette çağ, zaman neyi gerektiriyorsa o kanunlara göre.
Buna illa ki bir isim koyacaksınız, seküler yönetim düzeni diyebilirsiniz. Yani kanunların parlamentoda yapıldığı, dinin eksene konmadığı, çağın gereği neyse ona göre yaşanılan bir dünya.

Aleviler çocukluktan dogmalarla yetişmedikleri için bulundukları ortama çok rahat adapte olabilir. Muhtemelen geçmişteki göçebe çoban topluluklar, İslam’ın yerleşik hayata (medeni) daha uygun olması ve bunun göçebelikte zor işleyeceğinden hareketle İslam’a girmeyi uzun süre reddetmişler. Sonradan kabul ettikleri bu dini de kendilerine adapte etmişlerdir.
Bu sebeple, demokrasi, hukuk devleti, insan haklarının hakim olduğu seküler çağda Alevilerin siyaset tercihi bu yönde olacaktır.

2- ALEVİLİK ŞİİLİK DEĞİLDİR
Pek çok insanın karıştırdığı, anlamadığı ve bazılarının anlamak istemediği mesele ise Alevilik ile Şiiliğin “Ehlibeyt sevgisi” dışında bir benzerliğinin olmayışıdır.
Aleviler İran’a sempati duymazlar. Bilakis İran’da kurulu (gerçekten) mezhepçi şeriat düzeninden son derece rahatsızdırlar.
Alevilerin İran ile ne gönül bağı ne maddi bağı ne de inançsal bağı vardır.
Ortak bir iki şey inanç figürüne aittir. Ali, 12 İmam, ehlibeyt ve onların mezarları. Bunun dışında İran ile ilişkileri olmadığı gibi, İrancılık iddiası aşırı saçma ve büyük bir iftiradır.
Şu çok net ki, Şiilik ile Sünniliğin benzerliği, Alevilik ile Şiilik benzerliğinden çok daha fazladır.
Şiiler aynı Sünniler gibi, müteşerridir. Bir şeriatları vardır. Günlük ibadet ritüelleri vardır. Aynı Sünnilik gibi, bir siyaset modelleri ve herkesi tek tip harekete zorlayabilecek emir ve yasakları vardır.
İşte bunlar Sünnilikte de vardır, Alevilikte yoktur.
Aleviliği Şiilik zannetmek cahillik, Alevileri İrancılıkla suçlamak boş iştir.

3-ALEVİLER VE ESAD REJİMİ
Bunun konumuzla hiç alakası yok ama yine de değinmek gerekir. Kamuoyundaki büyük yanılgılardan biri Alevilerin (en azından Türkiye’dekilerin) Esad’ı desteklediği yönündedir. Esad başka ülkenin devlet başkanı idi. 50 yıldan fazla süren Baas rejiminin diktatörü idi. Alevilerin onu sevmesi için hiçbir sebep yok.
Kaldı ki, nasıl destekleyecekler? Para yardımı mı yaptılar, silah yardımı mı? Yoksa gidip emrinde savaştılar mı?
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını savunmak siyasi bir tercihtir. Aleviler Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olabilirler. AKP hükümetini desteklememeleri veya dış politikada aynı çizgide olmamaları, Esad’ı destekledikleri anlamına gelmez.
Tekrar edelim, bir diktatörlüğün çöküşüne elbette sevineceğiz, ancak yerine başka bir diktatörün gelmesine sevinecek değiliz. Büyük bir insanlık suçları faili (Esad) yerine, daha önce insanlık suçları işlediği yönünde şüphe bulunmayan HTŞ örgütü liderinin gelmesi bir şeyi değiştirmez.

4- ALEVİLİK VE HİYERARŞİ
Siyasal Alevicilik olamayacağının belki de en büyük kanıtı Alevi halkı içinde bir hiyerarşinin olmayışıdır. Bilinenin/tahmin edilenin aksine dedeler, babalar taliplerin amiri/üstü/patronu değildir.
Bir tarikat şeyhi gibi ulaşılmaz bir katta değildirler. Geçmişte kış günleri dedeler taliplerinin bulunduğu köylere gider cem tutar ve “Hakullah” adında hediyeler alırmış. Bugün her bir dede/baba kendi işini yapar, bir yerde işçi veya memur olarak çalışır, maaşıyla geçinir. Sadece dedelik yaparak geçinen kimse yoktur, olamaz da. Alevi toplumunda en zenginler dedeler değildir yani. Herkes birbirinin eşitidir. Elbette birinin dede olması onu saygıya layık kılar ki, bu sadece halk tarafından “dede” olarak kabullendiklerinde olur. Birinin ben “dedeyim” demesi, bir dedenin çocuğu olması onu otomatikman dede yapmaz. Birilerinin ona dede demesi ve talibi olması gerekir.

5- MEZHEPÇİLİK SUÇLAMASI
Tamam da “Siyasal Alevicilik” dedikleri bu değil, Alevilerin birbirini tutması, sahip çıkması denebilir.
Maalesef “mezhepçilik” Aleviler için haksız bir ithamdır. Yüksek bir pozisyonda bir Alevinin varlığına tahammülü olmayanlar bunu devamlı söylerler. Ancak, geçmişte yaşanmış acı tecrübeler (Maraş, Çorum, Sivas, Gazi vs) Alevilerin birbirlerine daha çok sahip çıkması sonucunu doğurmuştur.
Bu ülkede gerçek bir eşit yurttaşlık olsa, kimlik siyaseti olmasa, Aleviler de birey olsalar bu saçma ithamları yapan da kalmaz. Tabii önce ithamcıların birey olmayı kabul etmesi lazım.

Sonuç olarak, Alevilik bütün toplum için bir yönetim standardı getirecek bir anlayışa sahip değil. Sadece bu amacı yok demiyorum, bunu yapacak bir yönetim standartları kılavuzu yok diyorum. Hilafet gibi, şeriat gibi, topluma sunacakları bir siyaset tarzları yok. İstekleri çağa uygun olan şey, yani demokrasi. Yani hukuk devleti. Yani hak ve özgürlükler. Yani seküler bir hayat.

Barış ve huzur içinde birlikte yaşama arzusu olanların sarılacağı 12 ilke aşağıda. Ne 12 imam, ne 12 havari; bunlar demokrasi ve hukukun üstünlüğünün 12 ilkesi.

İllaki “Siyasal Alevilik” peşine düşen varsa, fotoğrafı aşağıda. 🙂

Ötesi lafı güzaf.