Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Tam Bir Fiyasko

16 Nisan 2017 referandumunda EVET oyu kullanarak Türkiye’ye Başkanlık Sistemi getirdiğini zannedenlere kötü bir haberim var. Öyle bir şey olmadı. Sayenizde Türkiye denge ve denetim mekanizmaları ortadan kaldırılmış, adı başkanlık kendisi bununla hiç alakası olmayan bir hiper başkanlık rejimine kavuştu.

Bir kere dünyada Başkanlık Sistemini öne çıkaran en önemli şey, yönetimin istikrarlı oluşudur. Yani seçilen başkan 4 yıl görevde kalır. İstifa da dahil, ölse, görevden alınsa bile onunla seçime birlikte giren “seçilmiş-meşru” yardımcısı var ve görevi o sürdürür, başkanlığa yükselir. Roosevelt ve Truman gibi çok bilinen başkanlar, başkan yardımcısı iken başkan olanlardır.

İstikrarın ikinci yolu da 4+4 görev süresi yolunda bir istisnanın bulunmamasıdır. Türkiye’de başkanlık sistemi kuracağım diyorsan seçimlerin yenilenmesi saçmalığını hiç anayasaya koymamak gerekirdi. 5+5 görev süresine asla istisna getirmemek gerekirdi. Oysa kıyafeti hep tek kişi giysin istendi.

Son 2 senemizin erken seçim olacak mı, olmayacak mı tartışmaları içinde geçmesi; mevcut cumhurbaşkanı üçüncü kez aday olabilir mi muallaklığı zaten beklenen istikrarı yerle bir etti. Mevcut cumhurbaşkanının yeniden seçilmesi halinde bir gün (muhtemelen 2028 Ocak) 4. kez seçilebilir mi tartışmalarını yapacağımızdan zerrece şüphem yok. Sakın içinizden “yok artık” demeyin.

Türkiye’ye bu sistem(sizliğ)in getirilmesinde ikinci neden neydi? Hızlı karar almak. Hangi konuda hızlı karar alman gerekir? Hızlı karar alınması gereken doğal afetlerde, 6 Şubat depreminde, Muğla orman yangınlarında hızlı karar alındı mı, yoksa sayın cumhurbaşkanının tensipleri mi beklendi? Asıl hızlı karar alınması gereken yerde karar alınamamışsa, şirketlere tanınan imtiyazlar, ihaleler ve acele kamulaştırmalar için hızlı karar alınıyorsa, birileri bu meseleyi yanlış anlamış demektir.

Üçüncü konu da koalisyonları bitirmekti. Koalisyon özünde iyi bir şeydir. İyi olduğu için dünyanın ekonomi ve siyasette en güçlü devleti Almanya’da yıllardır işler. Hatta bir parti tek başına iktidar olacakken bile uzlaşmayı ve danışmayı tercih eder, yönetimde ortak sorumluluk alır. 21 yıllık AKP kara propagandası ve Türkiye’de geçmişteki kötü örneklerden dolay koalisyon kötü olmaz. Bu terime alerji yaratıldı, lütfen bu alerjinin psikolojik olduğunu anlayın.[1]

Kötü olan koalisyon değildir, siyasal ahlaktır. Yani devletin yarattığı rantı paylaşımda kavga etmek kötüdür. Peki koalisyonlar bitecek derken ne çıkarıldı ittifaklar. İşte bu rant bölüşümünde bir tabela partisi seçilecek yerden 3 tane vekil adayı koydu, Allah bereket versin. Bu muydu bitirilmek istenen şey? Şuan başka bir partinin desteği olmadan hükümetin kurulması (cumhurbaşkanı seçimi) mümkün değil. 2017 Türkiye’yi olası koalisyon modelinden zorunlu ittifak modeline getirmiştir.

Başkanlıkla hiç alakası olmayan sistemi yeterince açıkladıysak, bu sistemin bir keyfiyet sistemi haline geldiğini anlatmaya gerek yok, herkes yaşayarak görüyor zaten. Prof.Dr. Kemal Gözler, 24 Haziran 2018’de uygulamaya geçen sistemin sadece 1,5 yıllık bilançosunu değerlendirmişti.[2]

 

BAŞKANLIK SİSTEMİNİN İDEAL İŞLEYİŞİ (ABD)

Dünyada ABD dışında başkanlık sisteminin demokratik işleyişi söz konusu değildir, mümkün de değildir. ABD’nin kuruluşundan itibaren liberalizm hakim görüş olmuştur. Liberal ilkelerin toplumun neredeyse tamamınca benimsendiği bir yerde ideolojik çatışma yoktur. “Yönetmeyen parti” adını verdiğimiz zayıf ve disiplinsiz partiler sayesinde yürütmeyi kullanan kişinin icraatları öne çıkar. Kimse partiler üzerinden kayıkçı kavgası yapmaz. En önemlisi de federalizm sayesinde yerel sorunlara yönelik siyaset öne çıkar. Seçimlere katılım düşüktür, anayasa ve devlet yönetimine hakim ilkeler sayesinde kimin başkan olduğunun pek önemi yoktur. Kişiler ölür ABD payidar kalır.

Başkanlık sistemini takip eden ancak benzer siyasal kültüre sahip olmayan devletlerde özellikle Latin Amerika ve Afrika’da bozulmuş başkanlık sistemi mevcuttur. Çok partili sistem, aşırı yetkili başkan ve kuvvetler ayrılığı dengesinin kurulamaması Latin Amerika ve Afrika’da düzgün işleyen bir demokrasi yerine aşırı güçlendirilmiş bir lider elinde diktatörlüğe bırakır.

 

TÜRKİYE’DE BU İŞ NEDEN OLMUYOR?

Türkiye’de mevcut aşırı çok partili sistem (atomize), ideolojik olarak bölünmüş toplum, lider kültü ve lider merkezci bir siyaset, siyasi parti liderliğinin genelde mezarda sonlanması, her şeyin liderin kontrolünde olması başkanlık benzeri bir hükümet sisteminin demokrasi içinde işlemesini zorlaştırmaktadır. Siyasal kültür olarak ilkeleri, anayasal prensiplerin önüne otoriteyi koyan, gücü seven bir toplumuz. Fren ve denge sisteminin düzgün kurulamadığı bir modelde, kişilerden bağımsız olarak otoriterleşme tehlikesi her zaman vardır. Anayasa ve kanunları ihlalin mazur görülmesi, bir kereden bir şey olmaz düşüncesi, ilkeli olmayı zorlaştırmaktadır. Siyasetçilerde hesap verme isteği hiç olmadığı gibi, vatandaşın vergisinin, verdiği oyun hesabını sorma kültürü zayıftır, hatta hiç yoktur. Kamu yönetiminde aşırı merkeziyetçilik beklenenin aksine karar alma sürecini hızlandırmamakta daha da hantallaştırmaktadır.

Sonuç olarak, ABD’de sistemi başarılı kılan siyasal ortam ve kültürün tersi özelliklere sahip Türkiye’de başkanlık sisteminin başarılı olması mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen fren ve denge sisteminden yoksun sistemin demokrasi getirmediği 5 yıllık uygulamasından sabittir. Sistemin bu haliyle devam etmesi halinde önündeki son denetim mekanizmalarından da sıyrılıp diktatörlüğe evrileceğini söylemek bir kehanet değildir.

 

 

NOTLAR

[1] https://twitter.com/dinlerveysel/status/1642303263092494338?s=20

[2] https://www.anayasa.gen.tr/cbhs-bilanco.htm