Yeni Hükümet Sisteminde Sistemin Tek Hakimi: Cumhurbaşkanı

28 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ikinci turu yaklaşırken, hükümet sistemi üzerinde yerli yersiz spekülasyonlar da artmakta ve kafa karışıklığına neden olmaktadır. Özellikle Abdüllatif Şener’in 23 Mayıs 2023 tarihinde NTV kanalında vermiş olduğu beyanat hem açıklama sahibinin sistem hakkında yeterince bilgili olmadığını hem de kendisinin daha önceleri yaptığı mealen yeni sistemin TBMM’yi cumhurbaşkanı karşısında güçsüz kıldığı ve bu sebeple değişmesi gerektiği argümanı ile de çelişmektedir. Ötesi seçim öncesi kafa karışıklığına ve seçmende motivasyon kaybına sebep olabilecek talihsiz açıklamaları üzerine şunları söylemek mümkündür.

 

TBMM’nin Cumhurbaşkanını by-pass etmesi daha zordur, oysa Cumhurbaşkanı TBMM olmaksızın da işlerini yürütebilir.

 

1- Başkanlık sisteminde parlamentonun başkana karşı en büyük gücü Bütçenin reddidir.
Bizim akıllılar cumhurbaşkanını denetimden çıkaracaklar ya güya.
TBMM bütçeyi reddetse bile bir önceki senenin bütçesi değerlendirme oranlarına göre artırılarak yürürlüğe girer.

 

Anayasa m. 161/4: Bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılır. Geçici bütçe kanununun da çıkarılamaması durumunda, yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanır.

 

Hani bütçe yapılmazdı?
TÜİK Cumhurbaşkanının kontrolündeyse oranlar ne kadar yüksek çıkarsa, bütçenin yenilenmesi bakımından yürütmenin (cumhurbaşkanının) de işine gelir zaten.

 

2- Yeni sistemde cumhurbaşkanı isterse TBMM’ye kanun bile çıkarttırmaz. Veto ettiğinde 301 milletvekilinin oyuyla tekrar kabul edilmesi gerekir.

 

Anayasa m. 89/3: Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu üye tamsayısının salt çoğunluğuyla aynen kabul ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır; Meclis, geri gönderilen kanunda yeni bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu tekrar Meclise geri gönderebilir.

 

Hepimiz biliyoruz ki Cumhur+Millet+HDP bile çoğu zaman 301’i mecliste bulamaz. İş inada binerse cumhur ittifakı vekillerini 24 saat TBMM’de nöbete tutar. Çıkan kanunu da mümkün olduğunca geç onaylayıp Anayasa Mahkemesine götürmek cabası.

 

3- Hiçbir bakanın veya cumhurbaşkanı yardımcısının atanması için bir güvenoyuna veya TBMM onayına ihtiyaç yoktur. Göreve atama ve görevden alma yetkisi tamamen Cumhurbaşkanının tasarrufundadır.

 

4- Kamu görevlilerinin atanması için kanun çıkarılamaz. Çıkarılsa bile, konunun idari mesele olması sebebiyle Anayasa Mahkemesi iptal etmesi muhtemeldir. Hadi iptal etmedi diyelim, tüm yüksek unvanlı kamu görevlilerini TBMM atayacak değil ya! TBMM’nin doğrudan görev alanı olmayan (Sayıştay, Kamu Denetçiliği Kurumu, RTÜK vs) böyle bir şey mümkün değil.
En fazla parlamenter sistemde olduğu gibi 3’lü kararname gibi bir sistem getirir. Başbakanlık makamı olmadığı için kararname 3’lü değil de yine cumhurbaşkanının kendi atadığı bakanla 2’li şekilde olur.
Bu da çok saçma bir argüman.

 

5- Bakanların ihtiyaç duyacakları kanunlar ne olacak?
Şuan eldeki geniş kanunlarla bakanların ekstra yetkiye ihtiyaçları yok zaten. Yetkilerinin kısıtlanması da toplumun yararına zaten. Yetki meselesi Türkiye’de hala iyi anlaşılamayan bir konu. Devlet adına kamu gücü kullanılanlara verilen her yetki yurttaşların (hatta yabancıların) hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılması demek. Örneğin, İçişleri Bakanının belediyelere kayyım atayamaması, valilerin sudan sebeplerle konser veya festivalleri yasaklayamaması, Şehircilik Bakanlığının acil kamulaştırmalar yapamaması, hak ve özgürlükleri ihlal etmez, tersine vatandaşın yararına şeylerdir.
Yani aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

 

Kaldı ki, toplumun ihtiyaçlarına karşılık vermeyen bir TBMM’nin bir sonraki seçimde halka hesap vereceği de açıktır. Cumhurbaşkanının emrindeki TRT bu sefer halk düşmanlarının ifşası için uğraşabilir.
İstanbul-Ankara büyükşehirlerinde uygulanmak istenen TOPAL ÖRDEK politikası cumhurbaşkanlığında bu kadar etkili olamaz.
Çünkü iktidar Büyükşehir Belediye Meclisleri eliyle yapamadığını, kanun veya kararname çıkararak, belediye yetkilerini bakanlıklara devrederek yapmaktadır.
Cumhurbaşkanlığında zaten en yetkili cumhurbaşkanıdır.

 

6- İster istemez TBMM Cumhurbaşkanını bazı durumlarda frenleyebilir.
Bu zaten bizim istediğimiz şey değil mi? Frensiz, hiçbir denetim mekanizması olmayan/olmayacak bir cumhurbaşkanı daha mı iyi?

 

7- Birkaç yıl içinde Cumhurbaşkanı tarafından bazı AYM üyeleri de dahil olmak üzere pek çok yüksek denetim mekanizmalarına atama yapılacak. Bu bile değişim istemek için yeterli değil mi? Nitekim 2018’en bugüne gördüğümüz denetimsizlik halini bırakın, denetim sözcüğünü bile kullanmak yersiz olacaktır.

 

8- Millet İttifakının vaadi olan güçlendirilmiş parlamenter sistemi halk isterse getirir.
Bu kampanya süreci vaatlerden çok montaj videoların, kara propagandanın tartışıldığı bir süreç oldu. Yine en kolay olana kaçıldı, milliyetçilik körüklendi.
Eğer sistemin gerçekten de işin içinden çıkılmaz bir hal aldığı, tabela partilerinin bile kendi oy oranlarının çok üzerinde sisteme etki ettiği Cumhur İttifakı bileşenlerince de düşünülüyorsa, onları da rahatlatacak bir sisteme geçilmesi niçin imkansız olsun ki?
Sistem sadece devlet mekanizmasını, bürokrasiyi yorup, sistemi hantallaştırmakla kalmamakta, aynı zamanda siyasal alanda da orantısız ve sürprizlere gebe bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Bugün Millet İttifakı bu anayasa teklifini sunacak milletvekili sayısına sahiptir. Bundan en çok zararı da sistemin hakim partileri AKP ve CHP görmektedir. Size garip veya imkansız gelebilir ama iki partinin bile anayasa değişikliğinde anlaşma ihtimali yüksektir.

 

Sonuç olarak, sistemi anlamadan boş argümanlar üretmeye gerek yok.
Cumhur İttifakının parlamentoda çoğunluğu elde ettiği bir sistemde, yürütmenin Millet İttifakından olması daha dengeli bir sonuçtur.
O yüzden daha yüksek bir enerjiyle cumhurbaşkanını seçme motivasyonu yaratılmalıdır.

 

(Not: Yazı tamamen olası TBMM-Cumhurbaşkanı gerginliği üzerine yazılmıştır. Cumhurbaşkanının yürütmeyi tek başına kullanan ve bürokrasinin başı olduğu gerçeğine saklı tutulmuştur)