Misafir

Antalya Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen Misafir oyunu, son zamanlarda izlediğim en iyi oyunlardan biri idi.

Bilgesu Erenus, Alamancıların halini çok iyi gözlemlemiş ve gurbetçilere en doğru tanımı koymuş “Misafir”. Gurbetçi hiçbir zaman çalıştığı, hizmet ettiği, emeğini verdiği ülkeye yaranamaz, oranın hep bir gün evine dönecek “misafir”idir. Gurbetçi memleketine de yaranamaz. Artık o eski hemşehri değildir. Köylünün, kentlinin gözünde gurbetçi Avrupalara gidip, Alaman markı kazanan ve memlekete döndüğünde caka satan bir görgüsüzdür. Ama bi yandan da her zaman akçeli işlere ortak edilecek, ucuz malın pahalıya iteleneceği, yolunacak kazdır. Erenus, ekmeğinin peşinde gurbete giden ve sonra memleketine dönüş yapan, amma ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilen gurbetçi Muza Tezer’in öyküsünü senaryolaştırmıştır. Yönetmen Alpay Aksum ise, bu muhteşem senaryoyu mükemmel bir reji ile birleştirmiştir.

İki perdelik oyunda, yedi usta oyuncu, ilk perdede kakır kakır güldürürken, ikinci perdede seyircinin gözlerinden yaş getirmeyi başarmıştır.

Oyun baştan sona kronolojik ilerlemeyip, Alamanya’ya gidiş süreci, orada yaşananlar, kesin dönüş sonrası hikayeler karışık ve kısa kısa oyunlar şeklinde verilmiştir. Bu oyunlar yarenlerin sıra gecesindeki oyunlara çok büyük ustalıkla yedirilmiş, aynı zamanda yaren adetleri de bir yandan izleyiciye aktarılmıştır.

Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranan Musa, Anadolu’da pek çok insanın karşılaşacağı sorunların hepsiyle karşı karşıyadır. Mesela baba mirasını küçüklere koklatmayan büyük ağabeyinden hakkını alamamıştır. Alsa da zaten bebelerini besleyebilecek büyüklükte ve verimkar topraklar değildir. Çobanlık karın doyurmamaktadır. Alamanya büyük bir umut ve son çaredir adeta. Büyük güçlüklerle Alamanya’ya varılır ama Alamanya gittikleri yerden de beterdir. Elfide (Musa’nın karısı) çocuklarıyla dört duvar arasında kalacak, Alamanya’da mı, kasabada mı, köyünde mi fark edemeyecektir.

Gurbet elde işçilerin dil diş bilmeden çektikleri çok iyi resmedilmiştir. Dekor tasarımı ustalıkla yapılmış, arka plandaki çok sayıda pencere, gerektiğinde apartman, gerektiğinde fabrika olmuştur. Musa işine dört elle sarılmış, bir denileni ikiletmemiştir. Bunun bedelini kulağını ve parmağını kaybetmekle ödemiştir. ve hiçbir zaman Alamanların gözünde bir “Mistkäfer” (bok böceği) olmaktan, Scheiße diye hakarete uğramaktan kurtulmamıştır. Yetmemiştir oğlunu “Auslander raus!” (yabancılar defolun) diyen çetelere kurban vermiştir. Kızı kültüründen uzaklaşmış ve Alamanlaşmıştır. Türkiye’de bırakmak zorunda kaldığı küçük oğlu ise, anasına ve babasına yabancılaşmış ve hatta düşman kesilmiştir. Memleketine kesin dönüş sonrası da sağmal inek gibi görünen Musa herkesten kazık yemiştir. Yetmemiş dışlanmış, dedikoduların en büyük mezesi olmuştur. Sözün kısası ne İsa’ya ne Musa’ya yaranan Musa, hem Alamanyalarda hem kendi öz yurdunda misafirliği tüm iliklerine kadar hissetmiştir.

Oyuncuların tümü çok başarılıdır, Ahmet Çökmez Musa rolünü hakkıyla oynamıştır.

 

9 Şubat 2024